Yirminci Mektubun İkinci Makamı
ONUNCU KELİME: وَهُوَ
عَلَى كُلِّ شَىْءٍ
قَدِيرٌ Yâni: Hiçbir şey ona ağır gelemez. Dâire-i imkânda ne kadar
eşya var, o eşyaya gayet kolay vücud giydirebilir. Ve o derece ona kolay ve
rahattır ki: اِنَّمَا اَمْرُهُ
اِذَا اَرَادَ
شَيْأً
الخ sırriyle,
güya yalnız emreder, yapılır. Nasıl ki,gayet mâhir bir san’atkâr; ziyade kolay
bir tarzda, elini işe dokundurur dokundurmaz, makina gibi işler. Ve o sür’at ve
mahareti ifade için denilir ki: O iş ve san’at, ona o kadar musahhardır ki;
güya emriyle, dokunmasıyle işler oluyor; san’atlar vücûda geliyor. Öyle de:
Kadîr-i Zülcelâlin kudretine karşı, eşyanın nihayet derecede musahhariyet ve
itâatine; ve o kudretin nihayet derecede külfetsiz ve sühuletle iş gördüğüne
işareten, اِنَّمَا اَمْرُهُ اِذَا اَرَادَ شَيْأً اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونَ ferman eder. Şu hakikat-ı uzmanın hadsiz
esrarından beş sırrını "Beş Nükte" de beyan edeceğiz:
Birincisi:
Kudret-İlâhiyye’ye nisbeten en büyük şey, en küçük şey kadar kolaydır. Bir
nev’in umum efradiyle îcadı, bir ferd kadar külfetsiz ve rahattır.Cennet’i
halketmek, bir bahar kadar kolaydır. Bir baharı îcad etmek, bir çiçek kadar
rahattır. Şu sırrı îzah ve isbat eden Haşr’e dair Onuncu Söz’ün âhirinde, hem
melâike ve beka-i ruh ve Haşr’e dair yirmidokuzuncu Söz’de Haşir mes’elesinde,
İkinci Esâsın beyanında zikredilen "Nuraniyet sırrı",
"Şeffafiyet sırrı", "Mukabele sırrı", "Muvazene
sırrı", "İntizam sırrı", "İtâat sırrı", altı temsil
ile isbat edilerek gösterilmiştir ki: Kudret-i İlâhiyye’ye nisbeten
yıldızlar,zerreler gibi kolaydır; hadsiz efrad bir ferd kadar külfetsiz ve
rahatça îcad edilir. Mâdem o iki Söz’de bu altı sır isbat edilmiş, onlara
havâle ederek burada kısa keseriz.
İkincisi: Kudret-i İlâhiyyeye nisbeten herşey müsavi olduğuna
delîl-i kâtı’ ve bürhân-ı sâtı’ şudur ki: Hayvanat ve nebatatın îcadında,
gözümüzle görüyoruz, hadsiz bir sehavet ve kesret içinde, nihayet, derecede bir
itkan, bir hüsn-ü san’at bulunuyor. Hem nihayet derecede karışıklık ve ihtilât
içinde, nihayet derecede bir imtiyaz ve tefrik görünüyor. Hem nihayet derecede
mebzuliyet ve vüs’at içinde, nihayet derecede san’atça kıymettarlık ve hilkatçe
güzellik bulunuyor.Hem nihayet derecede san’atkârâne bir sûrette, çok cihâzata
ve çok zamana muhtaç olmakla beraber; gayet derecede suhuletle ve sür’atle îcad
ediliyor.Âdetâ birden ve hiçten o mu’cizat-ı san’at vücuda geliyor.
|