Nübüvvet Hakkında
وَاِنْ
كُنْتُمْ فِى
رَيْبٍ
مِمَّا
نَزَّلْنَا
عَلَى
عَبْدِنَا
فَاْتُوا
بِسُورَةٍ مِنْ
مِثْلِهِ
وَادْعُوا
شُهَدَاءَكُمْ
مِنْ دُونِ
اللّهِ اِنْ
كُنتُمْ
صَادِقِينَ *
فَاِنْ
لَمْ
تَفْعَلُوا
وَلَنْ
تَفْعَلُوا
فَاتَّقُوا
النَّارَ
الَّتِى
وَقُودُهَا
النَّاسُ
وَالْحِجَارَةُ
اُعِدَّتْ
لِلْكَافِرِينَ
Gayet
kısa bir meali: Yani "Abdimiz üzerine inzal ettiğimiz Kur’anda bir şüpheniz
varsa, Kur’anın mislinden bir sûre yapınız; hem de Allah’tan başka, işlerinizde
kendilerine müracaat ettiğiniz şüheda ve muinlerinizi de çağırınız, yardım
etsinler. Eğer sözünüzde sâdık iseniz hepiniz beraber çalışınız, Kur’anın
mislinden bir sure getiriniz. Eğer bir misil getiremediğiniz takdirde, zaten
getiremezsiniz ya, öyle bir ateşten sakınınız ki; odunu, insanlar ile taşlardır."
Mukaddeme
Kitabın
evvelinde beyan edildiği gibi, Kur’an-ı Kerim’in takib ettiği esas maksad
dörttür. Birinci maksadı olan "Tevhid", evvelki âyetle beyan edilmiştir.
Bu âyetle de, ikinci maksad olan "Nübüvvet" beyan ve izah edilmiştir.
Yalnız birşey var ki, bu âyet Nübüvvet-i Muhammediye’nin (A.S.M.) isbatı hakkındadır;
nübüvvet-i mutlaka hakkında değildir. Halbuki maksad, mutlak nübüvvettir. Fakat
küllî, cüz’îde dâhildir. Cüz’înin isbatıyla küllî de isbat edilmiş olur. Bu
âyet, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın nübüvvetini, en büyük
mu’cizesi olan i’caz-ı Kur’andan bahisle isbat ediyor. O Zâtin (A.S.M.)
nübüvvetine dair delâil, başka risalelerimizde beyan edilmiştir. Burada yalnız
bir kısmını hülâsaten ’’Altı Mes’ele’’ zımnında beyan edeceğiz:
|